I. Dünya Savaşı Sonrası Genel Siyasi Yapı

1910 yılına kadar “Avrupa’nın hasta adamı” olan Osmanlı Devleti elindeki toprakların çoğunu kaybetmişti. Bu kayıplara bir tepki olarak Jön Türkler Hareketi doğdu, İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruldu. 1909 yılında yeni bir Anayasa’yla parlamento ve kabine sistemli yeni idari sistem getirildi. 1913 yılında da İttihat ve Terakki Cemiyeti tüm denetimi ele geçirdi.

Cemiyet, Almanlar’a karşı büyük bir hayranlık duymaktaydı. Almanlar da bu hayranlıktan yararlanarak Osmanlı toprakları içerisindeki geniş petrol yataklarını elde etme çabası içine girmişlerdir. 1899’da İstanbul’u Bağdat’a bağlayacak bir demiryolu kurmayı önerdiler. Bunun karşılığında demiryolunun her iki yanında 20km. genişliğinde bir alanın yeraltı zenginliklerini istemekteydiler. Bu proje kapsamında 1899-1914 yılları arasında 1037km. yol yapmışlardır. Bu demiryolu sayesinde Türk-Alman ilişkilerinde önemli gelişmeler sağlanmış, kısa bir süre içerisinde Alman sanayi ürünleri Osmanlı pazarına girmiş ve Almanya’nın bu pazardaki payı giderek artmıştır. Ayrıca Osmanlı Devleti, ordusunu eğitmek ve savunma sistemini güçlendirmek amacıyla Almanya’dan yararlanmış, bu dönemde ve ileriki yıllarda çok sayıda Alman subayı Osmanlı ordusunda görev almıştır. Osmanlı ordusu Alman silah ve donanımlarıyla donatılmıştır. Almanya’nın Osmanlı Devleti üzerinde kurduğu bu denetim etkisini daha sonraki yıllarda da göstermiştir. Bu çalışmalar devam ederken Avrupa giderek iki farklı kutuba ayrılmaktaydı; İtilaf Devletleri ve Mihver Güçler (İttifak Devletleri). Osmanlı her iki tarafla da iyi geçinmeye çalışmaktaydı. Daha sonraki dönemlerde oluşmaya başlayan bu kutuplardan birinde bulunmak isteyen Osmanlı Devleti İngiltere’ye ittifak teklifinde bulundu. Fakat İngiltere bunu kabul etmedi çünkü Osmanlı üzerinde farklı emelleri ve elde etmeyi düşündüğü zengin yeraltı kaynakları bulunmaktaydı. 1914 yılının Nisan ayında Almanya-Fransa veya Almanya-Rusya arasında kesin bir savaşın çıkacağından bahsedilmekteydi. Osmanlı, herhangi bir savaşın çıkması ve bu topraklara sıçraması halinde en çok Rusya’dan çekiniyordu. Çünkü Rusya ilk fırsatta Boğazları ve İstanbul’u kontrol altına almak istiyordu. Bu endişenin sonucu olarak 1914 Mayıs ayında Talat Paşa Ruslar’a ittifak teklifinde bulundu. Fakat Ruslar İngiltere’nin baskısıyla bu teklifi reddetti. Tüm bu olaylar karşısında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin de gayretleriyle 2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile bir antlaşma imzalanır.

Osmanlı açısından tüm bu gelişmeler olmadan önce İngiltere’ye iki savaş gemisi ısmarlanmış ve paraları da ödenmişti. I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla gemiler teslim edilmedi ve gönderilen paralara da el konuldu. Bu anlaşmazlık üzerine Almanlar gönderilmeyen gemilerin yerine Akdeniz’de İngiliz Donanması’nın kovaladığı iki gemisini (Goben ve Breslau) hibe etmeyi teklif etti. Amiral Souchon komutasındaki Goben ve Breslau 10 Ağustos 1914’te Çanakkale Boğazı’ndan girerek İstanbul’a doğru hareket etti. 16 Ağustos 1914’te Osmanlı bu iki gemiyi satın aldığını duyurmuştur. Goben’e “Yavuz”, Breslau’a “Midilli” isimleri verilmiş, mürettebata fes giydirilmiştir. Bununla birlikte Boğazlar’ın kapatıldığı duyurulmuştur. Böylece boğazlardan geçmek isteyen Fransız ve İngiliz ticaret gemilerine Boğaz’ı geçmeleri için izin verilmemiştir.

Amiral Souchon komutasındaki Yavuz, Midilli ve Türk Donanması Ağustos 1914 ortalarından Ekim başlarına kadar Marmara Denizi’nde eğitim yapmışlardır. Eğitim sonucunda Karadeniz’e çıkmak için izin istenir. Fakat bu istek Osmanlı kabinesindeki barış yanlısı üyelerinin bastırması sayesinde geri çevrilmiştir. Bu tarihlerde Alman ordularının Doğu ve Batı cephelerinde başarısızlığa uğraması, Osmanlıyı biran önce savaşa sürüklemek için baskılarını arttırmaya sebep olmuştur. Nihayet 25 Ekim 1914 tarihinde Başkomutan Enver Paşa tarafından Amiral Souchon’a “Atış talimleri yapmak için Donanma Karadeniz’e çıkabilecektir.” izni verilmiştir. Böylece donanma Karadeniz’e açılmış, bu olay sonun başlangıcı olmuştur. Karadeniz’e açılan donanma Rusya’nın Sivastopol, Odessa, Novorosisk limanlarını bombalamıştır. Böylece Osmanlı I. Dünya Savaşı’na girmiş ve 1918 yılında imzaladığı Mondros Mütarekesi’ne kadar birçok cephede yüzbinlerce şehit vermiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ertuğrul Koyu Çıkarması

Helles Anıtı

Çanakkale Ayvacık Hakkında